17 Şubat 2013 Pazar

Franz "Der Kaiser" Beckenbauer!



Savaştan yenik çıkmış, lideri intihar etmiş,bir duvarın aynı evin insanlarını ayırdığı bir millet.

O günler Avrupada milyonlarca insanın öldüğü, ekonomilerin çöktüğü, insanların açlıktan haytlarını kaybettiği günler.

Berlin duvarının onları ayırmaya gücü yeteceğine inanıldığı günlerde, duvarın batı tarafında, Münich'in Giesing adlı semtinde bir postacı ve karısı dünya futbol tarihinin en büyük yıldızlarından biri olacağını bilmedikleri bebeklerini bekliyorlardı. Savaşta yaralanmış ve cepheden uzaklaştırılmış bu postacının ilk çocuğu 11 Eylül 1945'te tamamını futbol için tüketmekte olduğu ömrünün ilk nefesini aldı. Ve toptan başka bir şey görmeyecek gözleri o doğduktan 3 gün sonra açılacaktı.

Hitler'in saldırganlığının bedelini çok ağır ödeyen Almanya, bu talihsiz postacının ilk çocuğuna zor günler yaşatmaya başlamıştır zira. Mayısta biten savaşın ardından eylülde doğan bir çocuğun şanslı sayıldığı o günlerde futbol düşünülenin çok ötesinde bir lükstü. Ancak toplumda bir kaos yerine birliktelik vardı. Yeniden inşa edilmeye başlanan Almanya yaralarını sararken postacının oğlu 8 yaşına basıyordu. Franz Anton Beckenbauer!





Batı Almanya 1954 Dünya Kupası Finalinde Macaristanı yendiğinde 9 yaşındaki Franz; "Sokakta bir kişi bile göremezdiniz, herkes evinde radyoları dinliyordu" diyor. Bunun kariyerine başlamasına sebep olan olay olduğunu söylüyor.



9 yaşına girdiğinde içindeki yetenek şişip, futbolun çekiciliği onu büyülediğinde oda kendini evlerinin karşısındaki FC 1906 kulübünün altyapısına attı. Ve bu onun yeteneğinin yeşillendiği, farkedildiği ilk zamanlarda forma numarası 11 olan bir çocuk yaptı.





"Toplumda kıskançlık yoktu, iyi bir çocukluk geçirdim" diyor İmparator.


                       

Geride kalan 3 yıl, 1860 Münih'e transfer olma isteğiyle sıkı çalışmakla geçmiş. 11 yaşında. 




Franz büyüyor. Altyapı çapında belli bir ekürisi var, takip ediliyor ancak beklenen teklif gelmiyor.



FC 1906 altyapısını dağıtma kararı alıyor. Ve şans bu, son maçlardan biri 1860 Münihle! Bu maça çıkacağı gün bulutların üstünde olan Franz, 1860'lı bir oyuncudan yediği yumrukla acil iniş yaparken o an aldığı karar kaderini belirliyor ve maçtan sonra arkadaşlarına "Ben Bayern'e gidiyorum." diyor. Ve yeteneğini de alıp 4 arkadaşıyla Bayern'e gidiyor.


FC 1906'daki son antrenmanlarından...


Bayern'e geldikten sonra Cik Cajkovski'yle tanıştı. cik, hayatındaki en özel antrenörlerden biriydi. "Adeta babamdı" dediği bu ellilerinin ortasındaki adam onun kaliteli kumaşından  5 numaralı olağanüstü bir yıldız dikti! Cajkovski'nin tedrisinde geçirdiği 5 yıl onun A takıma yükselmesine yetmişti. "Tıpkı çocuklarımızı oynamaları için serbest bıraktığımız gibi, o da bizi saha içinde serbest bırakırdı." diyor Cajkovski için. Bayern o sıralarda Bundesliga'ya çıkmıştı. Bayern'i Bundesliga'da kalıcı yapan en büyük etken şüphesiz, Bayern'le beraber büyüyen 19 yaşındaki bu çocuktu. 




Babam dediği Cik Cajkovski'yle .

Postacının çocuğu, 19 yaşında artık Bundesliga'nın en parlak yıldızıydı. Günden güne üstüne koyduğu performansı, yeteneğiyle dans ederken Beckenbauer ismi Berlin Duvarını da aşmıştı! 

Ve beklenen gün geldiğinde 20 yaşından 3 gün almış bu genç adam artık Milli Takımdaydı! 





Helmut Schön, 1966 Dünya Kupası elemelerinin son ayağında İsveç'e karşı kesin kazanılması gereken bir maçtan önce, 20 yaşında harikalar yaratan bu çocuğu kaptan Uwe Seeler'ın "Ondan iyisi yok" refeansıyla Milli Takım'a davet etmişti. Basın yaylarına kalemlerini yerleştirip bu kritik maçtan onca birer birer Schön, Seeler ve Beckenbauer'e atmaya başlamışlardı. Ancak Beckenbauer'li Batı Almanya İsveç'i Uwe Seeler'ın attığı galibiyet gölüyle 2-1 geçerek, bir sonraki yıl İngiltere'ye bir uçaktan yerlerini ayırtmışlardı!



Yıl 1966. Sheffield Stadyumunda İsviçre ve Almanya karşı karşıya geliyor.
Ve üstteki fotoğrafta Beckenbauer Dünya Kupalarındaki 2. maçında ilk golünü atmış, 40 bin taraftara karşı kutluyordu! Dünyanın dengeleriyle oynayacak adam yavaş yavaş kabuğunu atıyordu!


Ve asıl patlamayı 5-0 'lık İsviçre maçında attığı 2 şık golle yapacaktı. Gruptan rakiplerini eze eze lider çıkan Almanya eleme turlarında Uruguay'la karşılaşıyordu. Bu maçta da adını skor tabelasına yazdıran Beckenbauer şöhret basamaklarını hızla tırmanırken hiç fire vermeden çalışmaya devam ediyor ve sınırları zorluyordu! Üstte kaleciyi arkasında sakat bırakıp Uruguay kalesine nazikçe itelediği top, ağları havalandırmakla kalmıyor, tribünlerden sadece Beckenbauer'in adı duyuluyordu.


Rusya'nın efsane kalecisi Lev Yaşin,  Beckenbauer'in  örümceği sert biçimde rahatsız etmesinin ardından sadece fileleri gitmesini engelleyemediği topun kendi kendine orayı terketmesini direğe sarılıp izliyordu. 

Bu rüya gibiydi. 20 yaşındaki Genç Alman Almanya'yı İngiltere'de Finallere taşımıştı! 




Finalde İngiltere'yle evinde oynayacak olan Almanya, Wembley'e doğru giderken Beckenbauer heyecandan bağcıklarını bağlayamadığını söylüyor. Normal süresi 2-2 biten maçta, uzatmalarda 4-2 Galip gelen İngiltere'nin 3. golü bugün dahi tartışılıyor. Ancak Beckenbauer'e göre hakem golü verdiyse bitmiştir. Wembley'de İngilizlerin çime gömdüğü Almanlar 1970 Dünya Kupası hazırlıklarına daha sahayı terketmeden yaptıkları antrenmanla yapmaya başlamışlardı! Helmut Schön efsanesi farkını ortaya koyarken Beckenbauer onun ellerinde gittikçe değerlenen bir taş oluyordu. Ve o taş parlamaya başlamıştı! 



Wembley'de 4-2 kaybedilen Finalden sonra Beckenbauer.

Ancak Beckenbauer öyle bir ün kazandı ki, ülkedeki bütün reklamcılar onun peşindeydi. Televizyonlarda Beckenbauer'den daha çok görünen tek şey sık sık kesilen yayının sebebiyet verdiği karıncalar! 
Bu süreç içinde Münih'te herkese lakaplar arayan bir gazeteci, Beckenbauer'in sırtına hala dilimizden düşürmediğimiz o etiketi yapıştırdı! 


DER KAİSER!


Gerçekten de o bir imparatordu, o yıl Almanya'da Yılın Futbolcusu seçilmişti!



Beckenbauer, ilk şampiyonluğunu yaşayan 23 yaşında bir çocuk!



İmparator, 68-69 sezonunda kaptanlık pazubandını ilk kez koluna geçirdi. 23 yaşındaki bu çocuk, Almanya'nın en genç kaptanıydı! Aynı yıl Bayern'in Bundesliga şampiyonu kadrosunun lokomotifi oldu ve bir önemli nokta daha, o yıl Almanya Yılın Futbolcusu ödülünü aldı! Bir çok kez alacağı bu ödül ilk kez onun ellerinde bulutlara değmiş, gerçek sahibini bulmuştu!

Franz açısındn dönüm noktalarından biri olan 68-69 sezonu, Futbol açısından da önemli bir yıldır. 

1968'de de Yılın Futblcusu seçilen Beckenbauer futbola bir mevki kazandırır; LİBERO!

Defansif rolünü kusursuz biçimde yerine getirirken, oyunu geriden kurup araya koşular yaparak ofansif rolünde de pastadaki en büyük dilime sahip olurdu. Goller atıp asistler yaparak sahnede ilk basamağı hakeden Franz, topun olduğu her yerde topa sahip olmak isteğini gizlemiyordu. Ve üstün yeteneği , futbol zekası ve arkadaşlarının ona duyduğu saygı o topa her istediğinde sahip olma hakkı veriyordu!


1969 yılı Beckenbauer için futbolunun patlama yılı olmanın yanında bir çok şeyi de beraberinde getirmişti. 66 Dünya Kupasından başlayıp bugüne kadar süregelen süreç Beckenbauer'i her geçen gün daha etkili bir insan kılıyordu.



Franz   karizmatik yüzünü sadece sahada göstermiyor, ülkede neredeyse tüm reklamlarda Beckenbauer  oynuyordu Ancak ilginç olan, 1966'da çıkardığı Du Allein isimli albümdü! Sahada sergilediği sanatı fazlasıyla yeterliyken, sesini plaklara kazımayı seçti. Bir anda Almanyada fenomen olan Franz, savaşın izlerini silen Almanyada çocukların yeni kahramanı olmakta geç kalmamıştı. Bu sinekkaydı traşlı parlak çocuk, ülkenin kaderini Başbakandan daha çok etkiliyordu!

Beckenbauer için bir sonraki ( ve belki kariyerindeki en önemli) macera 1970 Meksika Dünya Kupasındaydı. Almanlar grup maçlarının tamamını kaliteli bir futbol oynayarak kazanırken Franz 5 maçta 1 gol atarak gol anlamında çok katkı sağlamasa da ivmesi yükselmeye devam ediyor. Gerd Müller'in 3 maçta attığı 7 gol Batı Almanlar'ı son sekize taşımaya yetiyor. 


Çeyrek Finalde bir önceki Dünya Kupası Finalinde 4-2 yenildikleri İngiltere'yle karşılaşan Batı Almanlar, 50.dakikada 0-2 geriye düşüyordu. 69.dakikada topla dans edercesine attığı ince çalımlarla ve Sir Bobby Charlton'ın etkin markajından kurtulup topu İngiliz filelerine bırakana kadar kimse turu geçeceklerine inanmıyordu. Ancak gelen bu gol Almanya için bir şans, İngiltere için sonun habercisi niteliğindeydi. Nitekim 82.dakikada Seeler'ın attığı kafa golü uzatmalara götürdü maçı. Müller ise 106. dakikada fişi çekti... 3-2! Batı Almanya Yarı Finaldeydi! İtalyanlarla karşılaşacak Batı Almanya sadece Beckenbauer ve Müller'i konuşuyordu! 
Sir Bobby Charlton o maçtan "Bir futbol maçında duyduğum en kötü histi" diyerek bahsediyordu.


Büyük gün geldi çattı...




Estadio Azteca'da 102 bin taraftar 17 Haziran 1970 tarihinde bu Dünya Kupası tarihinin en heyecanlı maçlarından birine tanıklık etti. Beck, belki harikalar yaratamadı ama harikalar yaratamadığı gün bile görevini yerine getiriyordu. İtalya'yla karşı karşıya gelen Almanya Beckenbauer'in etkisiz olduğu bu maçta normal süresi 2-2 biten maçın uzatmalarında Müller'le 3-2 öne geçen Almanya, İtalya karşısında direnemeyip 4-3 geriye düştü ve elendi! Almanlar için Meksika uğursuz gelmiş, ancak Müller ve Beckenbauer günden güne almanya için parlamaya devam ediyorlardı. Beck, 25 yaşındaydı. Fenomen olmuştu...


Kendi deyimiyle bir "İtalyan faulüne" uğrayan Beckenbauer'in omzu çıktı... Sardırıp devam etti oyuna.



Mutfakta öğrenci olan Beck, dikkatli izliyor...




Beckenbauer, Sandro Mazzola ile.




 Avrupa Şampiyonası Seramonisinde Alman milli Takımıyla kazandığı ilk kupayla Beckenbauer!



1972 de Avrupa Şampiyonasında harikalar yaratan Almanya, Şampiyon oluyordu! müller'in 2 golüyle, Wimmer'in attığı 1 gol saha dışında en büyük düşmanları SSCB'yi  14 Haziran 1972'de De Bosuil  stadında 55 bin kişinin huzurunda çimlere gömüyordu! Beckenbauer fark yaratırken, aynı yıl Bayern Münih'in 3 yıllık üst üste şampiyonluk serisinin başladığı yıldı. Beckenbauer yeteneklerine her yıl bir kez daha cila atıyor, öyle ki Beckenbauer hayranlığı Almanları ikiye bölen Berlin Duvarını dahi kolayca aşıyordu!



Bayern'in 1972'de başlayan şampiyonluk serisinde attığı 6 gol onun sadece bir defans oyuncusu olmadığını gösteriyordu. O, modern zamanların futbol dehasıydı. Topu ayağına alıyor. Ve takım arkadaşlarını bir piyon gibi satranç tahtasına yerleştirirken oyunu istediği gibi yönlendiriyordu. o, Sadece topa değil, sahadaki sineğe bile hükmediyordu! Tribünler o yaklaştığında aşağı doğru hareketleniyor, sahaya adımını attığında çılgına dönüyordu! Napoli taraftarı ve Arjantinliler için Maradona, Santos ve brezilyalılar için Pele ne ise Alman taraftarlar için Beckenbauer öyleydi!




Saha içinde hırçınlığı onu farklı bir insan yaparken, kimsenin kendisini eleştirmesine izin vermezdi. Bir keresinde Charly Mrosko onu eleştirmişti. Sonucunda hastanedeydi. Franz ona öyle bir tekme attı ki sakatlığı yüzünden bir süre oynayamadı. Günün Adamı olmak için gelmemişti. O her günün adamıydı.




Sonuçta Beckenbauer öyle bir hale geldi ki, tüm gazeteler gezete ismi kadar onun ismini yazıyorlardı. Her gün manşetleri ve konuşmaları işgal etmişti.



Franz Beckenbauer ve Bernd Bransch

!974 Dünya Kupası Batı Almanya'da düzenlenecekti. Futbolcular, Federasyonla büyük sorunlar yaşamıştı. Takım neredeyse kampı bırakıp maça çıkmayacaktı ki Beckenbauer dizginleri eline aldı ve tüm takımı 13 saatte toparlayıp kenetledi. Kaptan Franz görevini saha dışında görevini eksiksiz yerine getirirken saha içindeki performansı merakla bekleniyordu. Gruplar açıklandığındfa sinirler ok gibi gerilmişti. Çünkü duvarın iki tarafı karşı karşıya gelecekti, fakat bu sefer arada duvar yoktu, Beckenbauer vardı! Takım içinde bile bölünmeler meydana çıktı ve Beckenbauer yine sahne aldı ve takımı toparladı. Duvar aradan çekildiğinde Batı Almanya Beckenbauer önderliğinde çıktığı maçta 1-0 yenildi, Batı Almanya'da kaos hakimdi. Çünkü Doğu Almanya'yla maçlar politik ve  Nihayetinde Batı Almanya ev sahipliği yaptığı turnuvada finalde olmak zorundaydı ! Nitekim öyle de oldu. Beckenbauer topla dansını sürdürerek  Finalde Hollanda'ya rakip olmayı başardı.



O dönemin en büyük iki futbolcusu Cruyff ve Beckenbauer

1974 DÜNYA KUPASI FİNALİ

Batı Almanya, Beckenbauer'in seyircisi önünde hiç gol atamadığı Dünya Kupasında Finalde kadrosunda Krol, Neeskens, Suurbier, Rensenbrik ve Cruyff gibi oyuncuları barındıran Hollanda'ya rakip olmuştu. Hollanda Milli Takımı Cruyff gibi genç bir liderin etrafında toplanmış mükemmel bir takımdı. Kupaya favori başlayan Hollanda kendinden emindi. Ancak maç bir başka mükemmel takım olan Batı Almanya'ya karşıydı. Beckenbauer topla aşkını sürdürürken, 74 Dünya Kupasının Son Tangosunda galip gelecek taraf merak konusuydu. Genel kanı; Dünya Kupası tarihinin en önemli maçlarından biri olacaktı!

Bir tarafta Beckenbauer ve Müller bir tarafta Cruyff ve Neeskens!




Hollanda maça fırtına gibi başlamıştı! Hollandalı futbolcularına ayağına değen ilk şey top değildi...
Vogts Cruyff'u düşürmüş, daha maçın başında top ayaklarına bile değmeden penaltıya sebep olmuştu...



Topun başına Neeskens geçti, ve Beckenbauer'in agresif bakışlarının tacizi altında penaltıyı gole çevirdi.



Fakat maç kesinlikle burada kopmadı! Beckenbauer sahaya sihirini yaymıştı. Kaptan, arkadaşlarına yaptığı baskıyı Hollanda'ya  yansıtmaya başladığında Total Futbol gemisi alabora olmaya başladı! Alman Disiplin denen şey devreye girdi ve Almanlar maça inanılmaz asıldı! Ve bunun da karşılığını aldılar!  25.dakikada Almanlar penaltı kazandı. Herkes yopun başında Müller'in geçmesini beklerken Breitner topun başıuna geçti. Almanlar gergindi. Sol bek Breitner penaltıyı kullanmak için topun başındaydı. Beckenbauer Breitner'ın  yanına geldi ve sakin ol dedi, Breitner sadece gülümsedi. Döndü ve vurduğu top sol köşeye süzülerek gitti! Almanya beraberliği yakalamıştı!




Ve asıl olay buradan sonra patladı, Almanlar şaşkınlığa uğrayan Hollandalıları ablukaya almış adım attırmıyorlardı. Beckenbauer orta sahada oyunu tek başına domine ederken Müller sürekli defansın arkasına sarkıyordu. 43.dakikada bu çabalar sonuç verdi, Müller ülkesini 2-1 öne geçiren golü attı! Almanlar çılgına dönmüştü!




Maçın ikinci yarısı skor dışında herşey değişmişti, skorun değişmemesi Beckenbauer'in tehlikeli ileri çıkışları, defansın arkasına attığı uzun topları Hollanda takımını tedirgin ederken ileri çıkmalarını engellemişti.

Maçın hakemi son düdüğü çaldığında amerikan değil, Alman Rüyasını yaşıyorlardı!

Der Kaiser'in şefliğini yaptığı orkestra en başarılı performansını sergilemiş, en büyük olmayı haketmişti!

Almanya Dünya Şampiyonuydu!

 Beckenbauer ellerinde yükselen şeyin Dünya Kupası olduğunu farkettiğinde rüyada olduğunu düşünür.

Giesingli postacının büyük oğlu Franz Dünya Kupasını kaldırıyordu!

Kendi elleriyle toparladığı takım bu Kupaya şartlanmış, ve etrafına saçtığı inanç Kupa şeklini alarak geri dönmüştü!
Kaptanlığını yaptığı Milli Takım alınabilecek en büyük Kupayı kendi evinde yükseldiğinde şüphesiz en çok o seviniyordu. Artık genç bir oyuncu değildi. 29 yaşında ve takımının başında bir liderdi..


Der Kaiser Dünya Şampiyonuydu!



10 Şubat 2013 Pazar

Kırmızı İçin Mavi! Jamie Carragher! #23

Bir çocuk...

Merseyside'ın mavi tarafından. Maç günleri dışında huzurlu olan sokaklarda Everton formasıyla kaleden kaleye koşturan bir çocuk... En büyük hayali Everton için Liverpool'a bir gol atmaktı. Bu sokaklar ona da dar gelmeye başladığında nerden geldiği bilinmez bir rüzgar onu Kırmızı tarafa itti. Liverpool'un kapısından girdiğinde 10 yaşındaydı. 1988 yılında Liverpool'un başında o dönem Kenny Dalglish vardı. Maviydi. Kırmızı oldu. Burada başladı Kırmızı İçin Mavi hikayesi.





































1987 yılında Liverpool taraftarı olan Jamie 1988 yılında forvet olarak futbola başladı. Forvet için hantal ve ağır olsa da liderlik özellikleri ve futbol zekasıyla orta sahanın ortasında kendine yer buldu.1992'de Liverpool'un  kapılarını araladığında KOP için vazgeçilmez bir oyuncu olacağını bilemezdi. Orta sahada o dönem harikalar yarattığı söylenemez. Ancak takım içindeki krizden doğan şansla sağ beke geçtiğinde Liverpool için yeni bir efsane yeşilleniyordu. CARRA! 


11 Ocak 1997'de Anfield Road'a 40.102 Kırmızının karşısına çıktı! 40 Bin Liverpool taraftarından kaçı acaba bu çocuğun 16 yıl Anfield çimlerini koparırcasına mücadele edeceğini biliyordu? Roy Evans sakatlık yaşayan Ruddock'ın yerine Carra'yı sahaya ittiğinde 18 yaşındaydı. Bir defans oyuncusu değildi. Bir liderdi saha içinde. Futbol tanrısının ruhuna üflediği yetenek çok değildi ancak "Tekmeye kafa sokan adam" oluşu 40 bin Kırmızı'nın gönlüne 16 yıldır oturduğu tahtın temellerini attı. Barnes, Fowler, McManaman gibi KOP efsaneleri sahadayken sadece 18 yaşında bir çocuk girdi sahaya. Fakat bir efsane daha kazandı Liverpool. 






Benim gibi  o günden sonra gözünü açmış her çocuk Liverpool'u Carragher'la bilir. Dünyanın  kutupları gibi Gerrard ve Carragher Liverpool'da hep vardır.Kırmızı forma terlemeye başladığında bilirsiniz ki 23 numaralı adam her zaman sonuna kadar mücadelesini verecektir. Orada olduğunu bildiğinizden sahada aramayacağınız 2 adamdan biridir Carragher. Hiç bir zaman popüler olmamış fakat, profesyonel olarak çimlere ayak bastığından bu yana dünyanın en iyi stoperlerinden olmuştur. Saha içinde hırçın ve hırslı mücadelesiyle (Neredeyse)hiç bir zaman kontrolünü kaybetmeden Liverpool'un defansının liderliğini üstlendi. Ve 16 yıldır savunmanın neresinde sıkıntı olsa orada Carragher'ı görürsünüz. Görevini fazlasıyla yerine getirir, mücadelesini ortaya koyar.Hiç bir zaman arkasına bakmaz. 




2009 Mayısında Liverpool'în West Bromwich karşısında 2-0 öndeyken Arbeloa'nın hatası sonucu ofsayttan yedikleri ve sayılmayan gol sonrası Arbeloa'yı tartaklayarak saha içinde nasıl hırslı olduğunu, ne kadar büyük bir lider olduğunu anlayabilirsiniz. Arbeloa'yı elinden nasıl aldıklarına hala şaşırmak mümkün ancak bu hırçın çocuk bir o kadar da duygusal. Yıllardır terlettiği çok sevdiği milli takım formasını, Ferdinand, Terry gibi isimlerin arkasında bekleyerek bile olsa giydiğinde mutlu olan bu adam artık milli takıma çağırılmadığını gördüğünde bırakma kararı aldığını düşünüyor Owen. Carragher'ın emeklilik kararından sonra Liverpool 23 numarayı emekli edeceğini açıkladı. Owen ve Carra. Burası hikayenin bir başka boyutu. Owen ve Carragher sahanın iki farklı ucunda oynarken aslında takım içinde en yakın arkadaşlardı. Carra futbolu bıraktığını açıkladığında Owen bir blog yazdı.  Aralarındaki bağ o kadar kuvvetli ki Liverpool'dan ayrıldığında Owen'ı Kırmızı olmaktan aforoz eden bir kısıma karşı ona sahip çıkmıştı. 





Muhabir:Bir gün Liverpool'dan daha büyük bir kulüpte oynamak istermiydin? 

Carra: Liverpool'dan daha büyük ? Anlamadım. Diyor

 Bu adam Liverpool'dan başka bir kulüp bilmiyor bile. Ne büyüğü. 


Carra Liverpool'un efsane Şampiyonlar Ligi şampiyonluğunda önemli rol oynadı. 13 maçta görev aldı. Kariyeri boyunca 2 FA CUP, 2 Community Shield, 1 UEFA kupası, 1 Şampiyonlar Ligi, 2 Süper Kupa kazandı. Bu kupaların her birinde doğrudan emeği var. 
Carra'nın büyüklüğünü anlatmak için kazandığı kupaları saymaya gerek yok. Çünkü bu rengin kötü yada iyi, 16 yıldır üzerine doğan her günde bu formayı terletti. kırmızıyı bir ton daha koyulaştırdı sırtında. Tekme yedi, üzerine yağan yabancı maddeleri tribüne geri atacak kadar deliydi. Hiç bir şey onu bu renklerden ayıracak gibi görünmüyor. Bugün futbolu bıraktığında yarın onun yönetici olmasını, bir gün Teknik Direktörlük koltuğunda görmek isteyenler çok fazla. Yönetme yeteneği konusunda kimsenin şüphesi yok. Ve herkes onu Liverpool'da bir yerlerde görmek ister. 





Carra, dünya üzerinde nadir görülebilecek krediye sahip bir futbolcu. Liverpool'da oynerken en büyük rakibi Everton lehine kendi kalesine bir penaltı golü attı. Ve "En büyük hayalim Everton formasıyla Liverpool'a bir gol atmaktı" dedi.


35 yaşında ve hala her gün 20 yaşında yaptığı idmanları tekrarlıyor. Formundan, kondisyonunda hiç bir şey kaybetmemiş, fit bir Carragher var. Örnek bir profesyonel ve Liverpool'un çocuğu diyebilirz. 16 yıl profesyonel toplamda 24 yıl Liverpool formasını terletmiş. Şu an Liverpool formasını en çok giymiş 2.futbolcu olan Carra, taraftarın kalbine kurduğu tahttan kalkacak gibi durmuyor. Houllier, Benitez gibi büyük adamlar, büyük kupalar kazanıp Liverpool'u kaderine terkettiğinde, Liverpool'un en kötü günlerinde Jamie kaldı. Büyük teklifleri kabul etmemesini saymıyorum bile. Sezon sonunda Anka Kuşu için mücadelesinin sadece yeri değişecek. Futbolu bıraktıktan sonra, en kötü ihtimalle KOP içinde bir yerlerde sürdürecek Anka'ya hizmetini. İleride Liverpool teknik direktörü olarak görmek istediğim 2.isim. Birincisi tabii ki Stevie!