26 Mayıs 2013 Pazar

Bizden biri, Jupp Derwall







Jupp Derwall..


84 Dünya Kupası'nda Almanya'yla yollarını ayırdıkta sonra bu topraklara futbol adına düşen en güzel cemre. Belki çağ atlattığı futbolumuza yaptığı hizmetleri yazdığı kitabında alçakgönüllülüğünden ötürü söylemese de bir efsane olduğu aşikar.


Aslında Derwall'in Galatasaray hikayesi 20 Haziran 1984'te Parc de Prince Stadyumu'nda başladı. Almanya, İspanya'yla kozlarını paylaşırken, kazanan yoluna Avrupa Şampiyonası yarı finalinde devam edecekti.İlk yarı da Almanya'nın üç topu direkten dönerken, İspanya Butragueno'yla bir penaltı atışını kaçırmıştı. İkinci yarıda karşılaşmanın son dakikalarında İspanyol oyuncu Maceda, maçın tek golünü attığında Almanya yıkılmıştı. Derwall, 14 yıllık Alman Milli Takımı hizmetinin sonuna geldiğini belirterek istifasını vermişti.

"Telefon şaşırtıcı bir şekilde tam da futbolun adını bile duymak istemediğim bir anda geliyordu. Paris dönüşü kendimi harap ve yorgun hissediyordum. Yalnız kalmak ve ailemle vakit geçirmek istiyordum.

Fakat sık sık olduğu gibi her şey düşünülenden çok farklı gelişti. İstanbul'dan Alp Yalman adında bir bey benimle görüşmek istiyordu. (...) Yalman beni ikna etti, ben eşimi ikna ettim. Böylece İsviçre sınırında bir yerde buluştuk."

İşte o günlerden sonra sadece Galatasaray'ın  14 yıllık makus talihi değil, Türk futbolunun da kaderi değişiyordu..

Ve Derwall Türkiye'de

Türkiye'ye geldikten sonra karşısında bulduğu tabloyu şöyle değerlendiriyor;

"Florya'nın iki balçık ve topraktan yapılma sahasını yapımı tamamlanmamış binaları gördükten sonra
"Zahmet edip buraya gelmesem de olurmuş" diye düşündüm. Görünüm bana hüzün vermişti. gördüklerimden sonra spor açısından çöl sayılabilecek bir ortamda teknik direktör değil sihirbaz aradıklarını düşünmeye başlamıştım" diyor Derwall.

O dönemki Galatasaray başkanı Ali Uras'ı çim saha yaptırmaya ikna etmiş, daha sonra devraldığı enkaz ve psikolojik açıdan çökmüş bir takımı ayağa kaldırma çalışmalarına girişmişti.

Bugün Türk futbolunun en büyük ismi olan Fatih Terim o dönem Derwall'in kadrosunda takım kaptanıydı. Yardımcı antrenör arayışlarına da girişen Derwall, karşısına çıkan Mustafa Denizli ve Ahmet Akcan'la müthiş bir uyum yakalar.

Jupp Derwall bir sevgi adamıdır, manevi bağlara önem veren, takım içinde sevgi ve saygının her şeyden önce geldiğine inanır. Florya da gelişen aile ortamı ve yakınlığı "Oyuncularımı o kadar iyi tanıyordum ki, yüzlerini baktığımda ruhlarının içini görebiliyorum" diye tasvir eder aralarındaki bağı. Erhan Önal, Uğur Tütüneker, Mirsad Kovaceviç, Cüneyt Tanman, Tanju ve Cevat Prekazi gibi isimler takımdaki yerlerini alırken Galatasaray taraftarlarının yıllardır beklediği şampiyonluklar iki yıl ard arda geliyordu.


Mustafa Denizli ve Jupp Derwall omuzlarda.



İkinci şampiyonluğun kutlamalarında Derwall, Erhan ve Prekazi.
Galatasaray'ın efsane kaptanlarından, Cüneyt Tanman, İsmail Demiriz ve Erhan Önal.

Ancak Derwall'i büyük yapan bu şampiyonluklar değildi. Derwall'i büyük yapan karakterydi. Yenilikleri kovalamaktan ve ne pahasına olursa olsun vazgeçmemektendi büyüklüğü. Ahmet Akcan, Mustafa Denizli gibi bir çok isim hediye ederken Türk Futbol Federasyonu'nun uzun zaman danışmanlığını yapmış, önemli görevlerde sorumluluk almaktan kaçmamıştı.

"İşte böyledir Türkler! Benim Türklerim..."

Galatasaray'ın başına geçmeden önce Avrupa Şampiyonası elemeleri için Almanya milli takımıyla geldiği İzmir de portakal atılmasını kitabında "O güzelim portakallar vitamin güllesi olmaktan daha güzel amaçlar için kullanılabilirdi" diye bahseder ve Türk seyircisine sevgilerini ekler.

Bir Eskişehirspor deplasmanında puan kaybettikten sonra dönüş yolunda takım otobüsünün önünün kesilmesi, camların aynaların kırılması, taşların atılması yaralamadı, kızdırmadı ve küstürmedi Derwall'i.

Geldiği günden itibaren Galatasaray'ın "High Society" yönetiminin tavrıyla değil müthiş bir tevazuyla taraftarlara yaklaşmış, yediden yetmişe her kesimin sevgisini kazanmış bir adam Derwall.



Kitabının arka kapağında da dediği gibi; "Güzel bir zamandı geçen, ne yazık ki kısacıktı".

Ve Jupp Derwall'in bu kitabı adadığı henüz 16 yaşında, hayallerini Florya'nın çimlerine Galatasaray formasıyla bırakmış bir genç, Dursun Özbek. 


Derwall ve Dursun'un anılarına, saygıyla..