Altı ay sonra Chelsea ile sözleşme imzaladım. Artık herkesin içinde olmak, oynamak isteyeceği ve istediği herkesi almaya gücü yetecek çok güçlü bir kulüpteydim. Seçenekler çoktu ama ben kulübe varır varmaz “Drogba’yı istiyorum” dedim. Bu isteğime bazıları kuşku ile baktı. Hatta “neden bu oyuncu, neden diğeri değil, sence adapte olabilir mi, gerçekten iyi bir oyuncu oldugunu düşünüyor musun?” gibi sorular sordular. Cevabım açıktı, “Drogba’yı istiyorum.”
Aradan birkaç gün geçti ve ben Drogba ile Londra yakınlarında özel bir havaalanında buluştum. Bana tekrar sarıldı ama bu kez sarılmasında unutulmaz bir farklılık vardı. Beni adeta minnettarlığını belirtircesine kucaklıyordu ve ben bu kucaklamanın onun hayatında sadece çok değer verdiği kişilere bahşettigi bir sıcaklık olduğunu hissedebiliyordum. Gerçekten kelimelerle anlatılması imkansız bir duyguydu. Bana “Sana çok tesekkür ederim, bundan sonra senin için savaşacağım. Bu kararından hiç pişman olmayacaksın. Sana sonsuza dek sadık kalacağım” dedi. Sonrasında ise tam anlamıyla söylediğini yaptı.
Sadakatini, liderliği ve mücadele etmek zorunda kaldığı her zor anda yaptıkları ile tekrar tekrar kanıtladı. O zor anlar ki önemli olan tek şeyin bana ve takım arkadaşlarına, bizler için orada olduğunu, bizlerin yanımızda, arkamızda olduğunu hissetmemiz gereken, tüm anlardı. Karşımdaki adama her zaman ve her şart altında güvenebileceğimi biliyordum. Baskı yediğimiz anlarda, defanstaki arkadaşlarına yardıma koşan, acı çektiği anlarda kendisini lideri ve takımı için limitlerine kadar zorlayan bir savaşçıydı bu adam. Ve tabi en önemlisi, gollerini attı, attı ve yine attı. O goller kendisine şampiyonluklar, ödüller, ün kazandırdı. Ama benim için en önemlisi birlikte yaşanan sayısız hatıralarımızdı.
Didier özel bir insan. Ve her zaman söylediğim gibi inanılmaz bir oyuncu. Ama hepsinden önemlisi dünya üzerinde yaptıkları ile, Afrika'nın insanı olarak, Fildişi Sahilleri için bir öncü olarak, bir baba olarak, bir evlat ve bir arkadaş olarak çok özel bir insan Didier. Ve sadece bazılarımız onu hayatımızın içine alabilecek kadar şanslı olabildik.
Kupa finalinden birkaç ay sonra Chelsea’den ayrılıyordum. Aynen ilk günkü gibi bana sımsıkı sarılmıştı. Ben konuşamıyordum, Didier ise sadece “bu imkansız, bu gerçek olamaz” diyebiliyordu. Kendimde sadece arkamı dönüp yürüyebilecek kadar güç bulabilmiştim.
Bu önyazı belki de Didier’in futbolculuğuna odaklanmış bir yazı olmalı. Ama bir lider, kupaların toplayıcısı ve bir yardımsever olan bir futbolcuya odaklanmalı. Bütün bunları sadece yetenekleri, çalışması ve alçakgönüllülüğü ile başardı Didier. O hayatımda takımımda yönettiğim en iyi oyunculardan biri olarak var olacak. Ama daha önemlisi, hayatımdaki en iyi ve unutulmaz arkadaşım olarak varolması.
Birlikte, yanyana, aynı amaç için mi savaşacağız? Uzaklarda mı olacağız? Başka kulüplerde mi? Başka ülkelerde mi? Hatta belki de yıllar sonra Didier futbolu bıraktıktan sonra, bense tekerlekli sandalyemde teknik direktörlük yaparken mi?
Hiç birinin önemi yok. Didier, her zaman kalbimin en yakınında olacak."
Jose Mourinho
(Drogba'nın biyografi kitabından Mourinho'ya ait yazı)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder